IQNA

Dinin hakikatı hikmet ve cehaletten kurtuluştur

17:20 - September 07, 2022
Haber kodu: 3477359
İnsan, zaman bilinci en yüksek olan canlıdır. Ancak yaşayıp tükettiği bir günü tekrar etme şansı yoktur. İnsanın zaman ve mekâna bağımlılığı onun sınırlı oluşunun en bariz göstergesidir. Bu durum, kendisine sunulan ömrün değerini bir kez daha hatırlatmaktadır.

Kur’an tüm Peygamberleri hekim kabul eder. Dinin hakikati hikmettir. O halde, bedenin hayatı sudan olduğu gibi, ruhun hayatı da ilimden, ruhun ölümü de cehalettendir.

Hz. Musa (as)'ın nehre bırakılması ve  Firavun’un hanımı Asiye’ye getirilmesi kıssası, Kur’an’da hikmetin anlaşıldığı kıssalardan biridir. Musa (as)’ın annesi iyi bir insandı ve Allah'a güvenerek şöyle dedi: Allah’ım Musa’yı sana emanet ediyorum. Allah’ta onu kurtararak güvenli bir yere ulaştırır. Ama Hz Musa’yı (as) sandığa koyup suya atmanın gerçeği, suyun hayatın sırrı olduğu ve sandığında ruhun indiği insan bedeni olduğudur.

Dışardan baktığınızda bu çocuğu denize atmanın anlamı ölüm demekken, ayetin batınî anlamı onu Firavun tarafından öldürülmekten kurtarmaktı. Dolayısıyla Hz Musa’yı (as) nehre bırakmak hayatın sırrıdır ve bedenimizin ruh okyanusuna düşmesi demektir. Bu yüzden ruh bedene aittir ve ruh deniz gibidir. Duyu veya his dünyası ile ruh arasındaki ilişki, suyun dibi veya çöle düşen bir yüzük arasındaki ilişki gibidir, çünkü ruh dünyası sonsuzdur.

Ruhun hayatı cehalete değil, bilgiye dayanır. Zahiri hayatımız su ve gıdadır, ancak ruhun gıdası ve suyu bilimdir ve bilimin de dereceleri vardır. Mutlak bilgi kurtarıcıdır, tutsaklık değildir. Bütün bilimler insanı mutlak cehaletten kurtarır, mutlak bilgi ise insanı kurtarır. İlâhi din ve hikmetin kefilidir.

Dinin hakikati hikmettir ve Kur’an bütün Peygamberleri hekim olarak nitelendirir ama ne yazık ki biz hiçbir zaman Peygamber’e (sav) hekim demiyoruz. O halde, bedenin hayatı sudan olduğu gibi, ruhun hayatı da ilimden, ruhun ölümü de cehalettendir. Su nasıl Hz Musa’nın hayatını kurtardıysa ruh da ilim vasıtasıyla hayat bulur ve ilim vasıtasıyla cehaletten kurtulur.

Allah Resûlü (s.a.v), "ilim Allah’ın dilediği kimsenin kalbine bıraktığı bir nurdur  yada müminin nurundan korkun, çünkü o her zaman her şeyi Allah’ın nuruyla görür" buyurmuştur.  Nur olduğu zaman insan doğruyu yanlıştan ayırma gücüne sahip olur. Hidayet aynı zamanda hak nurunu  görmektir.

Bazı insanlar karanlıkta kalır ve içinden çıkamazlar. İman nuruyla hidayete erdirilmezler. Teveccüh edilmesi gereken bir diğer şey ise ilâhî emir sonsuzdur ve bir kimse bu ilâhî emir sonsuz olduğu için karanlığa düşerse hidayete eremez. hakikatı algılayamama veya acizlik iki türlü olur : Biri, salihler ve evliyalar için olan  hidayet nurunun onlarda zuhur etmesi sonucu duyulan taaccübtür bu durumda duydukları şaşkınlık ve sevinçtir. Fakat ikinci taaccüb, karanlık ve cehalet içindeki acizliktir.

İman ehli, bazen kendilerine ne kadar ilâhi nur nazil olursa, o kadar hayrete düşerler. İnsan Allah'tan korkmalı. Hazreti Resul (s.a.v) ‘Allah’ım sana olan hayretimi artır’ diye dua ederdi. Hak nuru ne kadar parlaksa şaşkınlık ta o kadar artar. Ama bir de beğenilmeyen bir şaşkınlık vardır ki bu, sonu olmayan cehaletin karanlığında bir şaşkınlıktır.

İnsan hayrete düştüğünde endişelidir. Ve insanın şaşırması bir hareket belirtisidir ve harekette ruha işaret eder. Maddi ve manevi her hareket bir yaşam belirtisidir. Maddenin cansız olduğunu ve hiçbir özelliğinin olmadığını söylememeliyiz. Çünkü maddi veya manevi hareketi olan her şeyde hayat vardır.  Sonuç olarak insan hayrete düştüğünde kaygılanır ve buda bir hareket işaretidir. Hareket eden her şeyin bir hayatı olduğunu, yani ilâhi hayatın her varlıkta mevcut olduğunu anlar.

 İslam felsefesinin önde gelen profesörlerinden Gulamrıza Avani’nin IQNA ile yaptığı röportajdan alınmıştır.

4023929

captcha